Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Selçuklu imparatorluğu’nun Kuruluşu

Öncelikle, belirtmek isterim ki Selçuklu İmparatorluğu Türk tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu yazıyı okuduğunuzda, umarım Selçuklu imparatorluğu hakkında, daha fazla faydalı bilgi edinmiş olacaksınız. Sizler için, keyifli ve faydalı bir yazı olması dileği ile, keyifli okumalar dileriz.

Oğuzlar’ın Üçoklar kolunun Kınık boyuna mensup olan Selçuklular, 10. yüzyılın sonu ile 11. yüzyılın başlarına kadar İslam’ı kabul etmişlerdir. Selçuklular, Çin’den Batı Anadolu dahil, bütün Ortadoğu ülkeleri, Akdeniz sahilleri, Afrikanın bir bölümü, Hicaz, Yemen, Rusya’nın içlerine kadar, hakim olmuşlar ve muazzam bir kültürü ve medeniyeti temsil etmişlerdir. Bu da Selçukluların Türk tarihi açısından, öneminin neden bu kadar büyük olduğunu göstermektedir. Devlete kendi adını veren, kurucusu olan Selçuk Bey’dir. Selçuk Bey, Oğuz Yagbu Devleti’nin kumandanlarından Dukak Subaşı’nın oğludur. Selçuk Bey, babası Dukak ölünce, 18 yaşında Subaşı olmuştur. Genç yaşınan rağmen yüksek mevkilere ulaşması ününü her geçen gün artırdı. Fakat, Selçuk Bey’in bu yükselişinden rahatsız olan kesimler vardı. Yagbu ve eşi bu yükselişten hiç memnun değillerdi, hatta telaşlanmaya başladır.

Selçuk Bey, bu gelişmeler üzerine suikaste uğramamak için, kabilesini alarak oradan ayrıldı. 985 Yılı sıralarında, Seyhun nehri kenarında bulunan Cend (Bugünkü Kazakistan sınırları içi) şehrine ulaştılar. Selçuk Bey ve iradesi altında bulunan Türkler, kısa zamanda İslam’ı kabul ettiler.


Selçuklu Devletine adını veren, kurucusu Selçuk Bey
Selçuklu Devletine adını veren, kurucusu Selçuk Bey

Selçuk Bey ve ona inanlar, İslam’ı kabul edince Yagbu ile anlaşmazlığa düşüldü. Selçuk Bey, Müslümanlar gayrimüslimlere haraç vermez diyerek Yagbu’nun haraç memurlarını kovmuştur. Müslümanlığı kabul eden ve Oğuz Yagbusuna karşı olan Türkler, Selçuk Bey’in etrafında toplanmaya başladı. Bu desteği arkasına alan Selçuk Bey, Müslüman olmayan Türklerin üzerine yaptığı seferler ile ününe ün kattı. Bu şöhret, Müslüman bir devlet olan, Samaniler ile anlaşmasını sağladı. Samaniler, sınırlarının diğer Türk devletlerine karşı korunması için, Selçuk Bey’e Buhara yakınlarındaki Nur kasabasına yerleşme izni verdi. Selçuk Bey, Büyük Selçuklu Devleti’nin temellerini atmış oldu.

Selçuk Bey’in Mikail, Arslan, İsrafil, Yusuf ve Musa adlarında oğullar dünya ya getirip yaklaşık 100 yaşlarında vefat etmiştir. Selçuk Bey’in büyük oğlu Mikail babasından önce ölmüş, fakat ölmeden önce Tuğrul ve Çağrı adında iki evladı olmuştu.

Selçuklu İmparatorluğu bayrağı
Selçuklu İmparatorluğu bayrağı

Arslan Bey Tahta Geçiyor

Selçuk Bey’in ikinci büyük oğlu olan Arslan bey, babasının yerinde tahta geçti. Yagbu ünvanının alarak, hızlı bir teşkilatlanma başlattı. O sıralarda Karahanlılar Samani Devletine son vermiş, kaçan Samani şehzadelerinden olan İsmail Muntasır, Arslan Yagbu’ya sığınmıştı. Bu durum Selçuklular ve Karahanlıların arasını bozdu ve Arslan Yagbu liderliğindeki Selçuklular Karahanlılara karşı başarılı muharebeler gerçekleştirdi. Selçuklular artık gücüne güç katıyor, fakat bu durum Karahanlılar ve Gaznelileri gün geçtikçe öfkelendiriyordu.

Karahanlılar ve Gazneliler’in işbirliğiyle 1025’te Arslan Yagbu yakalanıp, Hindistan’da bulunan Kalencer Kalesi’ne hapsedildi. Bu olaydan sonra Selçuklular bir Gaznelilerle mücadele edip, ortak hükümdarlık sistemiyle yönetildi.

Daha sonra ise, Musa Yagbuluğa, getirildi. Tuğrul ve Çağrı Beyler amcalarının hakimiyetini tanıdılar fakat, ayrı bölgelerde yaşamaya başlamışlardır. Usta denebilecek süvarilerden meydana gelen Selçuklular, hayvan sürüleri ve atları için bol otlaklı yerler aramaya koyuldular. Bu bağlamda zaman zaman Karahanlı ve Gazneli otlaklarına bile girdikleri olmuştu. Karahanlılar Selçuklu ailesi içinde karışıklılar çıkarmak istemişlerdir, ama girişimler sonuç vermemiştir. Bu olaylar içinde Yusuf Bey öldürülmüş, fakat Musa Yagbu ile birleşen Tuğrul ve Çağrı Beyler Yusuf Bey’in intikamını almışlardır. Fakat, bölgede durumlar daha da gerginleşiyordu, ani bir baskın yiyen Selçuklular bir hayli kayıp verdiler. Bu olaydan sonra Çağrı Bey, 3000 kişilik süvari birliğiyle Gazne direnişini aşarak Doğu Anadolu sınırlarına kadar ilerledi. Van gölü civarı ve daha sonrasında Tiflis’e kadar bir keşif harekatı yaptı. Ermeni ve Gürcü birliklerini yıkıp geçerek, otlak ve yaylar keşfedip çeşitli stratejik bilgiler elde etti. Çağrı Bey, harekattan sonra bölgenin yerleşim için uygun olduğu bilgisini Tuğrul Bey’e bildirmiştir.

Selçuklu arması
Selçuklu arması

Arslan Yagbu’nun Ölümü


Selçukluların Arslan Yagbu’su, 1032 yılında Hindistan’da hapsedildiği Kalencer Kalesinde ölümü, Gaznelilerle ilişkileri daha da bozdu. Akabinde Musa Yagbu ve yeğenleri Çağrı ve Tuğrul Beyler yönetimindeki Selçuklu ve Türkmen güçleri, Horasan’a başarılı bir taaruz gerçekleştirmişlerdir. Gazne sultanı Mesud Selçukluları tanımak zorunda kalmıştır. Bir süre ilişkiler anlaşmaya bağlı olarak devam etsede, sonrasında Selçuklu, Gazne ilişkisi daha da kötüleşti.

Selçuklular hafif süvari birlikleriyle, Gaznelilerin fillerle güçlendirilmiş, ağır teçhizatlı piyade ağırlıklı ordusu ile gerilla taktiği uygulamış ve kayıplar yaşatmıştır. 1038 yılında Serahs civarında yapılan savaşta, Gazneliler ağır bir yenilgi aldı.

Selçuklular ile Gazneliler arasındaki mücadele, 23 Mayıs 1040’ta Dandakan Meydan Savaşı ile son bulmuş, Selçuklular üstünlüğü ele almıştır.

Selçuklu İmparatorluğu’nun Yükseliş Dönemi

Dandanakan zaferinin komutanı Çağrı Bey, üstün zekası ve idareciyle övdüğü kardeşi Tuğrul Bey’i Selçuklu Sultanı ilan etti ve başkent Merv olarak belirlendi. Devlet içinde yeni bir yol haritası çizilerek, Ceyhun ile Gazne arasındaki bölgeye Çağrı Bey komuta edecek. Bust-Sistan havalisi Musa Yagbu’ya, Nişabur’dan itibaren bütün batı bölgelerinin komutası ise Tuğrul Bey’e verildi.

Yeni fetihler yapılarak, ülkenin sınırları daha da genişletildi. 1046’da Gence, 1048’de Erzen, Karaz, Hasankale, Erzurum ve havalisindeki, Gürcü, Ermeni ve Bizans ordularına karşı üstünlük sağlandı. Selçuklu İmparatorluğu yeni kurulmasına rağmen, bütün islam topraklarını kontrol etmeyi başarmıştı. Tuğrul Bey, 1055 yılında Bağdat’a girerek, Abbasileri tehtit eden Büveyhi Hükümdarlığını yıkarak Abbasileri kurtardı.

Bu arada dış tahriklere kapılıp isyan eden üvey kardeşi, ibrahim Yınal’ı cezalandırdı. Çağrı Bey 70 yaşlarında 1060 yılında, Tuğrul Bey ise 1063’te yine 70 yaşlarına yaklaşınca vefat etti. Tuğrul Bey döneminde, Selçuklular sınırlarını muazzam şekilde genişleterek, devleti sağlam temeller üzerine oturttu.

Tuğrul Bey’in oğlu olmadığından başa Çağrı Bey’in oğlu Muhammed Alparslan geçerek Selçuklu Sultanı oldu. Sultan Alparslan tahtını garanti altına aldıktan sonra, yönünü Batı’ya çevirerek yeni hedeflere yönelmiştir. Ayrıca Kafkas bölgesindeki küçük krallıkları hakimiyeti altına aldı. Devamında ise, Doğu Anadoluda bulunan Ani kalesini fethederek 16 Ağustos 1064’te Kars’a girdi. Ani ise Hristiyan topluluğunun kutsal yerlerinden biriydi. Ani’nin alınması, Müslüman dünyasında büyük sevinçle karşılandı.

Sultan Alparslan, fetihlere doymuyor, 1065 yılı sonlarında daha da Doğuya yönelerek, Üst-Yurd ve Mangışlak (Hazar denizi kıyıları) taraflarına doğru yönünü çevirdi. Sultan Alparslan’ın beyleri, Anadoluda akınlar yapıp sayısız zaferler kazandılar. Sultan Alparslan, zaman geçtikçe güçleniyor ve ününe ün katıyordu.

Bizans imparatoru Romanos Diogenes, (Romen Diyojen) bu durumdan bir hayli rahatsız olmuştu, ve ordusunu toparlayıp sefere çıktı.

Malazgirt Meydan Muharebesi

Sultan Alparslan ordusuyla ilerlerken, Bizans topraklarına keşfe gönderdiği öncü bir asker nefes nefese huzuruna gelerek, Bizans ordusunun yaklaştığını haber verdi. Asker; 250 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşmakta sultanım, dedi.

  • Sultan Alparslan gülümseyerek cevap verdi:
  • Bizde onlara doğru yaklaşıyoruz, dedi.
Dikkatinizi Çekebilir;  Batınilik Hareketi Nedir? Selçuklu'da Etkisi Nasıl Oldu
Malazgirt Meydan Muharebesi
Malazgirt Meydan Muharebesi

Ve sonunda Malazgirt Meydanındaki çarpışma yaklaşıyordu. 26 Ağustos 1071 Cuma sabahı Sultan Alparslan uyandı ve secde ederek dua etti. Daha sonrasında askerlerinin önünde, atının kuyruğunu bağlayarak, atının üstüne atlıyor ve askerlerine cesaret verici bir konuşma yapıyor:

Ey askerlerim! Eğer şehit olursam, üzerimdeki şu beyaz elbiseler kefenim olsun. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır… Ey askerlerim ve kumandanlarım! Daha ne zaman biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olacak şekilde bekleyeceğiz? Düşmanı yenersek, arzu ettiğimiz netice hasıl olacak. Yoksa şehit olarak cennete gideceğiz. Beni izlemek isteyenler gelsinler. Geri dönmek isteyenler, kendi arzularıyla dönebilirler. Onlara hiç bir ceza verilmeyecektir. Bugün burada ne emreden bir Sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bende sizlerden biriyim ve sizinle beraber savaşacağım. Artından; Bismillah hücum naraları altında net bir zafer; Malazgirt Zaferi.

Zaferden sonra, Sultan Alparslan düşmanı Romen Diyojen’i yanına oturtuyor ve soruyor: Biz sizin elinize esir düşmüş olsaydık bize nasıl bir ceza verirdiniz? Diyojen dürüstçe cevap veriyor: Kamçılatırdım ve ardından demir kafeslere koyar gezdirirdim. Alparslan: Peki şimdi size ne yapacağımızı düşünüyorsunuz? Diyojen: beni ya öldürürsünüz yada kafese koyup tüm İslam alemine teşhir edersiniz. Alparslan gülümseyerek, hiçbirini yapmayacağız sizi serbest bırakmayı düşünüyoruz, der.


Sultan Alparslan’ın Vefatı

Alparslan öldüğünde, Selçuklu İmparatorluğu toprakları, doğuda Kaşgar, Batıda Ege kıyıları ve İstanbul boğazına Kuzey’de Hazar, Güney’de Yemen’e kadar uzanmıştı. Alpaslan’ın yerine oğlu ve veliahdı olan, Melikşah Selçuklu sultanı oldu. Sultanlığını tanımayan, amcası Kavurd ile Kerez’de yapılan savaşı kazandı ve Kavurd’un ölümüyle devlet içindeki otoriteyi sağladı. Bu arada, Melikşah, iç karışıklıktan faydalanmaya çalışan Gazne ve Karahanlıları tekrar yola getirip anlaşmaya mecbur etti. Sultan Melikşah, çok sakin, affedici, fakat devlet ve millet işlerinde çok ciddi olan müstesna bir kişilikti. Onun zamanında, bozkırlardaki Türk Boylarını, İran, Arabistan, Suriye, Filistin ve Filistin’i yönetimi altına aldı.

Anadolu’nun fethi üzerinde bizzat eğilerek, babasının görevlendirdiği amcaoğlu Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve Türkmen beylerinden Alp İlig, Artuk Bey, Mansur ve Dolat gibi komutanlarla fetihleri sürdürdü. Artuk Bey, Bizans kuvvetlerini 1074’de Sapanca ve çevresinde yenerek 100 binden fazla Türk’ü İzmit’ten Üsküdar’a kadar olan sahaya yerleştirdi. Kutalmışoğlu Süleyman Şah ise Güneydoğu seferiyle, bir çok başarılı sefer gerçekleştirip, Bizans kuvvetleri mağlup etti. Artuk bey ise, Sultan Melik Şah emri ile doğu seferini sürdürdü.

Sultan Melik Şah, kardeşi Tutuş ile Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın mücadeleye girmesi üzerine 1086’da İsfehan’dan ayrıldı. Suriye’de birliği yeniden tahsis etti. Melik Şah 1087’de Süveydiye kıyılarından Akdeniz’e vardı. Böylece, Uzakdoğudan Ortadoğuya kadar hakimiyet sağladı. Dönüşte, hilafet merkezi olan Bağdat’ı ziyaret etti. Halife muktedi tarafından, iki kılıç kuşatıldı ve 25 Nisan 1087’de dünya hükümdarı ilan edildi.

Sultan Alparslan
Sultan Alparslan

Selçuklu İmparatorluğu’da Yaşanan Suikastler

Selçuklu İmparatorluğu‘nun Türklere, insanlığa, ve Müslüman dünyasına yaptığı hizmetler kısa sürede yükselmelerini sağladı. Ama Bizanslılar bu dönemde sapık ve sinsice planlar yapıp alim ve üst kademe komutanları öldürüyorlardı. 1092’de önce, Selçukluların ünlü veziri, Nizamülmülk, Hasan Sabbah’ın fedailerinden biri batıniler tarafından hançerlenerek, arkasından ise, Sultan Melik Şah Bağdat’ta zehirlenerek şehit edildiler.

Melik Şah’ın ölümüyle, Şam Meliki Tutuş hemen Sultanlığını ilan etti. Bu arada, Melik Şah’ın hanımı Terken Hatun da küçük oğlu Mahmud’u Sultan, torunu Cafer’i ise halifenin veliahtı yapmak için çok çabaladı. 1092’de Mahmud’un saltanatını ilan ederek, namına hutbe okuttu.

Bu arada bir diğer rakip, Berkyaruk da sultanlığını ilan etti ve Terken Hatun’un üzerine gönderdiği orduyu, Burucerd’de bozguna uğrattı. Terken Hatun’un Gence Meliki İsmail’i yanına çekmesi işe yaramadı. Terken Hatun bir suikast sonucunda öldürülmesiyle, saltanat savaşı, Tutuş ile Berkyaruk arasında kalmış oldu. 1093 yılında bir çok olan yaşandı ve bunun sonucunda, bir çok emir Berkyaruk tarafına geçti. Berkyaruk bu sayede askeri bir üstünlük sağladı ve Tutuş’un ölümüyle de yeri iyice sağlamlaştı.

Sultan Berkyaruk Dönemi

Selçuklu İmparatorluğu Sultan Berkyaruk döneminde dörde bölündü. Türkmen Beylikleri ve atabeylikler oluştu. Berkyaruk parçalanmaya başlayan Selçuklu İmparatorluğu’nu birleştirmeye çalıştığı zamanlarda, Haçlı orduları Suriye’ye girdi. Berkyaruk, Haçlıların Antakya kuşatmasına karşılık kuvvet gönderdi. bir çok gelişen olay sonucunda Türkler yenilgiye uğradı. İlerlemeye devam eden Haçlı ordusu, Antakya’yı işgalinden 1 yıl sonra Kudüs’ü de ele geçirdi. Şehirde yaşayan 70 bin Müslüman ve Yahudiyi hunharca katledildi. Sultan Sencer, daha çok doğu ile uğraştı, Gaznelilerle savaştı, Karahanlıları kendisine bağladı.

Artık Selçuklu İmparatorluğu için zor günler görünüyordu ve ufukta iki tehlike görünüyordu. Bunlardan ilki, Batı Anadolu ve Suriye’ye saldırmakta olan Haçlılar, ikincisi ise doğu sınırlarını zorlayan Karahiyatlar’dı. Sultan Sencer ikinci tehlikeyle uğraştı. Doğu Karahanlılar, devletini yıkarak Seyhun boğazını zorlayan Karahiyalar ile savaşan Sencer, 1041 yılındaki Katvan savaşında yenildi. Katvan savaşı yenilgisiyle, Selçuklu tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu. Selçuklu bölgeleri, Müslüman olmayan Türk ve Moğol birlikleri tarafından saldırı ve istilaya uğramaya başladı.

Melik Şah'ın en büyük oğlu, Sultan Berkyaruk
Melik Şah’ın en büyük oğlu, Sultan Berkyaruk

Selçuklu İmparatorluğu Çöküşe Doğru

Sultan Sencer’in bu başarısızlığından faydalanmak isteyen Gur hükümdarı Alaeddin Hüseyin, vergi vermemek ve Sultanlık peşinde koşmak gibi çabalara düşmüştü. Bu durumu gözlemleyen Sultan Sencer, büyük kuvvetlere sahip Gurlular üzerine yürüdü. Haziran 1152 yılında yapılan muharebede Gur ordusunu yenerek, Katvan’da kaybedilen itibarı düzeltmiş oldu. Fakat, vergi tahsili sırasında gerçekleşen haksızlık yüzünden, kendi soyundan olan Oğuzlar’la bazı emirler arasındaki ittifaklar gittikçe büyüdü. Sultan Sencer, bu gelişmelerden sonra, bir bölüm emirin teşvikiyle göçebe Oğuzların üzerine sefer yaptı. Oğuzlar ile yapılan savaşı Selçuklular kaybetmiş ve Sultan Sencer esir düşmüştür. Oğuzlar Sencer’i esir olarak almasına rağmen her zaman ona Sultan gibi muamele yaptılar.

Esir olan Sultanı kurtarmak için ilk hamleyi yapan, onu savaşa sürükleyen Belh valisi Emir Kumac’ın torunu Müeyyed Ayaba oldu. Sultan Sencer gündüz tahta oturtuluyor olsada, gece olunca demir bir kafeste uyuyordu. Onun adı kullanılarak usulsüz işler yapılıyor ve bazı vaatlede bulunuluyordu.

Bir süre sonra Sencer, 1156 yılı Nisan ayında kaçmayı başardı fakat Selçuklu İmparatorluğu kendisini bir daha toparlayamadı. Sultan Sencer ise 9 Mayıs 1157’de vefat etti. Büyük Selçuklu Devleti’nin İran, Irak, Suriye ve Anadolu topraklarındaki parçaları, Selçuklu Hanedanına tabi kişilerce yönetilip devam etti. Bazı yönetimler ise 14. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.


Kaynakça;

  • Sinan Yağmur, 16 Türk devleti, S,168,169,170,171,172,173,174,175,176,177,178,179,180,181
  • Ahmet Meral, Kısa Dünya Tarihi Kitabı
  • Ali Çimen, Tarihi Değiştiren İmparatorluklar
  • Web araştırmaları

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya girin