1243 Kösedağ Savaşı Sonrası Anadolu’nun Durumu

Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1243 Kösedağ Savaşıyla Moğollar karşısında yenilgisi sonrasında Anadolu Selçuklu Devleti zayıflamaya başlamıştır. Anadolu, özellikle 13. yüz yılın ortalarından itibaren İran Merkezli kurulan İlhanlı valileri tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Anadolu’nun İlhanlılar tarafından kontrol altında tutulmaya çalışıldığı, vergilerin ağırlaştığı bu dönemde imar faaliyetlerinde Anadolu Selçuklu Sultanlarının etkinliğinin azaldığı bilinmektedir. Mimari yapılanmada Selçuklu vezirlerinin etkinliklerinin arttığı görülmektedir. Sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev devrinde ( 1259-1284) vezir Fahreddin Ali Bin Hüseyin Sahip Ata, özellikle Konya ve Sivas kentinde çeşitli yapıların baniliğini yapmıştır.

13. yüz yılın ikinci yarısında çoğunlukla İlhanlılar ile iyi geçinmeye çalışan Sahip Ata, Sivas kentinde bugün İç Kale ( Torakkale)’nin kuzeydoğusunda, Kale-i Cedid Mahallesinin doğu sınırında ve kendi adını taşıyan mahalle içinde bir medrese inşa ettirmiştir. Sivas Gök Medresenin inşa tarihi H. 670/M. 1271’dir.

Anadolu’da 13. yüz yılın ikinci yarısından itibaren yani İlhanlı dönemiyle birlikte medreselerin giriş açıklıklarının da yer aldığı ön cephelerinde köşe kuleleri, cephe ortasında taç kapı, pencereler, niş ve çeşme gibi mimari elemanlar artmış, bezemede çoğunlukla bitkisel kompozisyonlar yüksek kabarma şeklinde işlenmiştir.

Sivas Gök Medrese Planı

Sivas Gök Medrese, doğu batı yönünde dikdörtgen bir planlı, açık avlulu ve dört eyvanlıdır. Yapıdaki dört eyvan, evren tasarımlarını yansıtan dört yön ile de ilişkilidir. Bunlar, evrenin dört yönü olan kuzey, güney, doğu ve batı’dır. Avluda kuzey ve güney yönde revak bulunmakta olup revakın kemerleri sivri şekillidir. Revakın gerisinde dikdörtgen şekilli ve üzeri beşik tonoz ile örtülü öğrenci hücreleri bulunmaktadır. Doğu cephede ana eyvan ve bu eyvanın her iki yanında birimler olduğu bilinmektedir. Doğu cephe, oldukça tahrip olmuştur.

Sivas Gök Medrese Planı ( Apdullah Kuran, Anadolu Medreseleri, s. 93).

Batı cephenin ortasında, yapının duvar kütlesinden dışa taşkın ve dikdörtgen şekilli taç kapı yer almaktadır. taç kapıdan üzeri dört kollu yıldız tonoz ile örtülü giriş eyvanına geçilmektedir. Bu birimin her iki yanında üzeri kubbe ile örtülü kare birer mekan bulunmaktadır. bunlardan güneyde olan, yapının ilk inşa edildiği anda tasarlandığı düşünülen ve içerisinde mihrabı olan mescit’tir. Mescid’in kubbe geçiş üçgenleri ve kubbesi, sırlı tuğlalar ile süslenmiştir. Kuzeydeki mekân, darül Kur’a’dır. Bu iki mekanın içindeki merdivenler ile, taç kapının üst kısmında her iki yanda yükselen çifte minarelere çıkılmaktadır.

Sivas Gök Medrese, batı cephe’de mescit mekânı

Sivas Gök Medrese Minareler

Sivas Gök Medrese’nin minarelerinin aynı zamanda payanda ( destek) görevi gören kaideleri ve mukarnaslı şerefelerin alt kısmı, çini mozaik tekniğinde geometrik ve bitkisel motifler ile süslenmiştir. Silindirik minare gövdeleri ise firuze ve lacivert renkte sırlı sırsız tuğlalar ile süslenmiştir. çifte minarelerin kaidelerinin batı cepheye bakan yüzleri bütünlük arz etmesi için, yerden iki sıra taş üzerine kadar blok halinde inmektedir. Taçkapının her iki yanındaki bu bloklarda bir evren anlatımı söz konusudur. En alttan başlamak üzere; sekiz kollu yıldız, hayat ağacı, sekiz kollu yıldız, bitkisel şerit ve iç içe geçmiş dairelerden oluşan bir kompozisyon görülmektedir. En alttaki sekiz köşeli yıldız, sutlanın sahibi olduğu Dünya ( Yakut’lara göre Dünya sekiz köşeli idi ve ortasında kutup yıldızına kadar uzanan bir ağaç vardı), Dünyanın üzerinde hayat ağacı şeklindeki demir kazık ( yer ile göğü birbirine bağlayan öğe), demir kazığın üzerinde sekiz kollu kutup yıldızı, onun üzerindeki bitkisel şeritte cennet ve en üstte ise iç içe geçmiş daire ile zamanın ve her şeyin sahibi Tanrı sembolize edilmiştir.

Dikkatinizi Çekebilir;  Adile Naşit Ne Zaman Öldü? Kısaca
Sivas Gök Medrese Batı Cephe- Taç Kapı

Özellikle bu yapıda, mimari süslemede Moğolların İslamiyet öncesi inanç kültürleri ( Şamanizm)’ni anımsatan ikonografik anlatımların kullanılması, diğer bir deyişle süslemede, Moğolların diliyle Anadolu Selçuklu Devleti‘nin gücünü kanıtlamaktadır. 1271-72 tarihlerinde Sivas kentinde İlhanlılar tarafından Buruciye ve Çifte Minareli medreseleri inşa edilmiştir. Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali de kendi adına medrese inşa ettirerek, İlhanlılara Anadolu Selçuklu devletinin gücünü kanıtlamaya çalışmıştır. Bu imar faaliyeti, bir yarış ve gövde gösterisi olarak da yorumlanabilir.

Taçkapı Süslemeleri

Sivas Gök Medrese’nin Dikdörtgen şekilli ve farklı genişlikteki silmelerden oluşan taçkapısı, sivri kuşatma kemerli ve mukarnaslı kavsaradan oluşan bir nişe sahiptir. içeriye asıl giriş, bu nişin gerisinde yer alan basık kemerli açıklıktan sağlanmaktadır. basık kemerin başlangıç taşlarında ( üzengi taşı), taşın biçimine uygun düzenlenmiş bir palmetin her bir yaprağında çeşitli hayvan başları bulunmaktadır. Bu düzenleme; Araştırmacılar tarafından on iki hayvanlı takvimi, asyatik çağrışımlar, Vak Vak üslubu gibi farklı adlandırılmaktadır. Bunun yanı sıra Semra Ögel; ”Asya hayvan takviminin figürlerini zorlamaya gerek yoktur” demektedir. R. H. Ünal da tüm hayvanların uygur takvimindeki hayvanlar ile aynı olmadığını belirterek S. Ögel’e katılmaktadır. örneğin figürler arasında domuz olarak isimlendirilen hayvan aslında bir fildir.

Sivas Gök Medrese, taçkapı Basık kemerin başlangıç ( üzengi) taşı bezemeleri.
Sivas Gök Medrese, taçkapı basık kemerin başlangıç taşı bezeme ayrıntısı

Özellikle 13. yüz yılın ikinci yarısında tasavvuf ile sanatın kaynaştığı bir ortam söz konusudur. Bu dönem, Mevlana dönemidir. Gök Medrese’nin sanatçısının ismi, taç kapı sütuncelerinin üst kısmında Amel-i Üstâd kaluyânü’l- Konevi olarak taşa kazınmıştır. Bu kişi hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Menâḳıbü’l-ʿârifîn’de, arkadaşı Aynüddevle gibi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin çevresinde yaşayan hristiyan ressam ve sanatçılar arasında yer aldığı bilinmektedir.

Sanatçının Mevlânâ’nın tasavvuf söylemlerinden etkilenerek bu etkiyi, mimari süslemede tasarımlarına yansıttığı düşünülmektedir. Özellikle yüzeyden dışa taşkın bitkisel kabartmalar evren görünümlerinin coşkulu birer anlatımı olarak görülmektedir.. Kemer başlangıç taşındaki bu hayvan figürleri de canlı alemin birer parçaları olarak taçkapıda yerlerini almışlardır.

Sivas Gök Medrese, Taçkapı sütuncelerin üst kısmında sanatçı ismi: Amel-i Üstâd Kaluyânü’l- Konevi

Restorasyonlar;

Sivas Gök Medrese, zaman içinde tahrip olmuş ve çeşitli tarihlerde onarım görmüştür. 1823-24, 1904, 1937, 1944 yıllarında çeşitli onarım ve temizlik çalışmaları yapılmıştır. özellikle 19779 yıllarında Orhan Cezmi Tuncer, yapının detaylı rölövesini çizmiş,bu dönemde çatı örtüsü kaldırılmıştır. yine 1995-96 yıllarında araştırma kazıları yapılmıştır. Yapı ile ilgili en tartışılan konu da; medresenin ikinci bir katının olup olmadığıdır. Bu konu hakkında Apdullah Kuran A. Gabriel’in fikirlerini de referans göstererek yapının ikinci katının olmadığı görüşüşünü ifade etmektedir.

Özelllikle avluda eyvanların diğer birimlerden daha yüksek tutulması, üst katta kesintisiz devam eden bir galerinin olamayacağını düşündürmektedir. Ancak yapı, son restorasyon sırasında avlu revakının gerisinde yer alan hücreler ve eyvanların üst kısmı ahşap galerili ve çatılı olarak düzenlenmiştir.

Sivas Gök Medrese restorasyon sonrası genel görünümü

KAYNAKÇA;

Aptullah Kuran, Anadolu Medreseleri, Ankara 1969.

A., EFLÂKÎ, Ariflerin Menkıbeleri, I, çev. T. Yazıcı, Hürriyet Yayınları: 50,
İstanbul 1973.

Gönül Öney, Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme ve El Sanatları, Ankara 1978.

O. C. Tuncer, Sivas Gök Medrese ( Sahip Ata Fahrettin Ali Medresesi), Vakıflar Genel Müdürlüğü yayınları, Ankara, 2008.

Selçuk Mülayim, İlhanlı Dönemi Anadolu Plastiğinde Asya Çağrısımları, Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 2016.

Semra, Ögel, Anadolu’nun Selçuklu Çehresi, Akbank Yay., İstanbul 1994.

R.H. Ünal,, Osmanlı Öncesi Anadolu-Türk Mimarisinde Taçkapılar, Ege
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No. 14, İzmir 1982.

Zeki Sönmez., Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Başlangıcından Yüzyıla Kadar, Türk Tarih Kurumu, VI. Dizi-Sa. 30, Ankara, 1995.

Yazan: Esra Dumuş- Sanat Tarihi Uzmanı

 

7 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya girin