Magna Carta
Magna Carta

1217 Magna Carta

Magna Carta, Kral John tarafından 15 Haziran 1215’te verilen; 1216, 1217 ve 1225’te değişikliklerle yeniden yayımlanan İngiliz özgürlükleri içerikli bir tüzüktür. Hukuk alanında yapılan değişikliklerle dönemin toplumu tarafından sahip olunan özgürlükleri belgeleyerek, Anglo-Amerikan hukukunda bireysel hakların temelini oluşturdu.

1066’da İngiltere’yi fethi ile I. William, kendisi ve halefleri için benzeri görülmemiş bir güç konumu sağladı. Sadece ülkeye değil, onu kazanmasına yardım eden baronlara ve İngiliz kilisesine hizmet eden din adamlarına da hâkim oldu. William’ın oğlu I. Henry, taç giyme töreninde çıkarılan bir kraliyet fermanı olan Özgürlükler Şartı’nda soylulara ve din adamlarına tavizler vermek zorunda kaldı. I. Henry’nin kızı Matilda tarafından tahttaki kontrolü tehdit edilen halefi Stephen, 1136 yılında kilisede ve eyalette hükümetin daha da cömert vaatlerinin yer aldığı ciddi bir tüzük yayınladı. Matilda’nın oğlu II. Henry, kralın taç giyme töreni yemininin kralın mührü ile damgalanmış yazılı vaatlerle güçlendirilmesi gerektiğine dair sürekli bir gelenek geliştirildi. II. Henry’nin hükümdarlığı sırasında baronların krallığa olan mali yükümlülükleri ile ilgili herhangi bir zıtlık bulunmamaktaydı. Baronların kendi çevresi üzerinde sahip olduğu adalet hakları da belgelenmemişti.

Magna Carta - Orjinal Kopyası
Magna Carta – Orjinal Kopyası

Yönetimce Tahsis Edilmiş Yargıçlar

Yönetimce tahsis edilmiş yargıçlar, yetenekli finansörler ve eğitimli katiplerle her zamankinden daha sağlam bir şekilde yerleştikçe baronlar, kraliyet görevlileri karşısındaki konumunun zayıflığının daha da farkına vardı. Asiller arasındaki hoşnutsuzluk, I. Richard’ın hükümdarlığı sırasında Haçlı Seferi, Fransa savaştan kaynaklanan vergi artışlarıyla yükselmeye devam etti. John, 1199’da tahta çıktığında bu sayısız meydan okumayla karşı karşıya kaldı. Halihazırda güvencesiz olan konumu, yeğeni Bretanya’lı Arthur’un rakip olması ve Fransa Kralı II. Philip’in İngiliz hakimiyetini sona erdirme kararlılığı nedeniyle daha da zayıfladı.

John, önceki hükümdarlardan farklı olarak, saltanatının başında baronlara genel bir tüzük çıkarmadı. Ancak Northampton’da, Canterbury Başpiskoposu Hubert Walter, kraliyet danışmanı William Marshal ve adaletli Geoffrey Fitzpeter, kral adına soyluları topladı. John eğer talep ederlerse soylulara diledikleri makul hakları vereceğine söz verdi. Fransa’nın işgali ve krallığın maddi problemlerinden dolayı baronlarla çeşitli anlaşmazlıklar görülse de Kral John, kilise ve baronların genel taleplerini yerine getirmesi gerektiğinin farkındaydı.

1215 Büyük Tüzük

Magna Carta kayıtlarından, Kral John’un dini makamlara özgür seçim hakkı vermesi ve baronların genel taleplerini yerine getirmesi gerektiğini çoktan fark ettiği açıktır. Langton ve Pembroke kontu William Marshal’ın baronaj üyelerinin müzakere edecekleri bir konuma getirmekte önemli zorluklar yaşadıkları da eşit derecede açıktır. Öyle ki bazı soylular savaşmak istediler. Ancak 15 Haziran 1215’te, Baronların Makaleleri olarak bilinen belge nihayet kararlaştırıldı ve kral büyük mühür kuruldu. Runnymede’de yapılan tartışmalarda tüzüğün taslağı metin haline getirildi. Bu metinde de görüldüğü üzere Magna Carta kral, soylular ve din adamları arasında bir uzlaşmaydı. Aynı zamanda son versiyonu yargı ve yerel yönetimde reformlar gerçekleştirmek için tasarlanmış önemli maddeler de içeriyordu.

Magna Carta, kralın iç savaştan kaçınmayı gerçekten istediğini, feodal hukuk beyanı için makul talepleri kabul etmeye hazır olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. Tebaasına iyi bir hükümet olmanın temel arzusu olduğunu, çarpıcı bir şekilde gösteriyordu. En ilginç maddelerden biri de tebaasına krallarına savaş ilan etme yetkisi vermesiydi. Ayrıca 1215 tüzüğünün 61. Maddesi baronları, sayılan hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamak için kendi aralarından 25 temsilci seçmeye çağırdı. John’un bu maddeden ve onun uygulanmasından duyduğu memnuniyetsizlik tarih sayfalarına geçmiştir.

Dikkatinizi Çekebilir;  Çin Seddi'ni Kim Neden Yaptırdı?
Magna Carta - 1215 Büyük Tüzük
Magna Carta – 1215 Büyük Tüzük

1216, 1217 ve 1225 Yeniden Yayınlar

Kral John, 19 Ekim 1216’da öldü. İsyancı İngiliz baronların desteğiyle Fransız Louis İngiltere’nin kontrolünü ele geçirmeye çalışıyordu. John’un genç halefi Henry III’ün konseyinin ilk eylemlerinden biri Magna Carta yeniden yayınlanmasıydı. 1216 tarihli tüzük öncekinden önemli ölçüde daha kısaydı. Konsey, tamamen geçici ve siyasi meselelerle ilgili hükümlerin yanı sıra para veya güç toplama gücünü sınırlayabilecek maddeleri atlamıştı.  Tehlike anında bile, konsey tüzüğün ana amacını unutmadı. Bu amaç, kesin bir feodal hukuk beyanı sunmaktı. Miras hukukunun belirli konuları ve mirasçının reşitliğini elde etmesi gereken kesin yıl gibi şüpheli noktaları ele alındı. Konsey, tüm ihmallerin ileride değerlendirilmek üzere ertelendiğini belirtti.

1217 sonbaharında, tüzük ikinci kez yeniden yayımlandığında, konsey madde madde hükümlerini yeniden gözden geçirmişti. Açıklık ve doğruluk adına daha fazla sözlü değişiklik yaptılar. Yargıçların yılda dört kez her eyaleti ziyaret etme vaadini daha pratik bir yıllık ziyaret önerisine dönüştürdüler. Daha zor davalar, yedek yargıçlar tarafından görülecekti. Bir dulun miras meselelerindeki hakları daha açık bir şekilde düzenlenmişti. 1217’deki konseyin, hukukun tam anlamıyla işlemesini istediği her biri günün bir sorusuyla ilgilenen üç yeni maddenin eklenmesiyle gösteriliyor. Bunlar; “Bir arazi sahibinin kendi geri kalanından efendisine hizmetini yerine getiremeyeceğine dair hükümler (madde 39)”,  “Barışı korumak için karşılıklı sorumluluk olan eyalet mahkemesinin idaresi ve açık sözlülük görüşü (madde 42)”, ve “Mortmain mevzuatına ilk girişim (madde 43)”.

1225 yılındaki yeni yayım, 1217 belgesindeki yalnızca küçük değişiklikleri içeriyordu.

Magna Carta’nın Tarihsel Önemi

1225’in yeniden yayımlandığı zamana kadar, Magna Carta sıradan bir hukuk beyanı olmaktan öteye geçmişti. Baskıya karşı savaşta bir semboldü. Ülkenin dört bir yanındaki kıyı mahkemelerinde o kadar çok okunmuştu ki, daha sonraki belgelerde unutulmaz ifadelere başvurulacaktı. Ne zaman özgürlük tehlikede görünse, halk savunmaları olarak tüzükten söz ediyorlardı. Magna Carta, İngiltere’deki ve daha sonra kolonilerindeki etkisi ile her neslin kendi korumasını görebildiği hükümlerini gösterdi. Öyle ki yıllar sonra olsa dahi İngiltere’de 1628 tarihli Hak Dilekçesi ve 1679 Habeas Corpus Yasası, doğrudan 1215 tüzüğünün 39. maddesine bakmaktadır: “Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.”

Gerçekte, bu pasaj, Anglo-Amerikan hukukundaki yasal süreç kavramının temel ifadesi olarak hizmet edecektir. 17. yüzyılda, İngiltere’nin Kuzey Amerika kolonileri kendi temel yasalarını şekillendirse dahi Magna Carta’nın sözleri onlara işlendi. Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nda (1789) ve Haklar Bildirgesinde (1791) yer alan temel haklar, yine bu tüzüğü yansıtır. Magna Carta’nın temel erdemi, herhangi bir cümle veya cümle grubunda değil, ilk verilmesinin ciddi koşullarında ve bu hibenin kapsamlı doğasında yatmaktadır. Bu nedenle, yaygın olarak hatırlanan Magna Carta, Kral John’un Magna Carta’sıdır ve anılan tarih 1215’tir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen adınızı buraya girin